31 Ekim 2024
İlgili raporda baklagillerin yüksek protein içeriği, lif seviyesi, vitamin ve mineraller açısından zenginliği, anti alerjik olması, kolestrol ve gluten içermemesi, glisemik indeks değeri ve yağ oranı düşük olması gibi özelliklerine vurgu yapılarak obezite, kalp ve damar rahatsızlıkları, diyabet, böbrek yetmezliği ve kanser gibi yaygın hastalıkları ile mücadeledeki etkinliği öne çıkarıldığını belirten Özdemir, "Ayrıca baklagillerin birçok ürüne kıyasla daha az su ve gübreye ihtiyaç duyduğu ve bunun kaynağının ise baklagillerin büyüme döneminde toprağa azot takviyesi yapması olduğu belirtiliyor.
Baklagillerin bu şekilde toprağın ömrünü uzamakta ve verimini artırmakta oldu ifade ediliyor.
Bakliyatın faydaları bu şekilde ön plana çıkartılarak, bakliyata yönelik farkındalığın arttığı vurgulanıyor ve 2023-2032 yıllarını kapsayan dönemde bakliyat üretiminin yüzde 32 artarak 121 milyon tona ve tüketiminin yüzde 25 yükselerek kişi başı yıllık 8,6 kilogram seviyesine ulaşacağı tahmin ediliyor" diye konuştu.
'Üretim ve tüketimi özendirmeliyiz'
Abdullah Özdemir, "Son 30 yılda dünya genelinde bakliyat ekili alanlar yüzde 35, bakliyat üretimi ise yüzde 59 arttı. Ülkemizde ise aynı dönemde bakliyat ekili alanlar yüzde 49, bakliyat üretimi ise yüzde 28 azaldı. Ve son 15 yıldır bakliyat üretim miktarımız yıllar itibariyle 1 ila 1,3 milyon ton arasında dalgalanıyor.
FAO ve OECD ortak raporunda ise üretim hacmimizin 2032 yılında 1,5 milyon ton olması öngörülüyor. Aynı tablo tüketim açısından da geçerli. Kişi başına düşen tüketim miktarında her ne kadar dünya ortalamasının üzerinde olsak da gen merkezi ülkemiz olan, mutfak kültürümüzün vazgeçilmezi olan bakliyat tüketiminde dünya trendinin aksine bir düşüş olduğu görülmektedir.
2010-2011 döneminde ülkemizde kişi başına düşen bakliyat tüketimi yıllık 16 kg iken bu miktar TÜİK tarafından açıklanan son verilere göre yüzde 19 gerileyerek 13 kg düzeyine düşmüştür" şeklinde konuştu.
'Potansiyelimiz var'
Özdemir, "Türkiye bakliyatın anavatanı. Nohut ve kırmızı mercimek üretiminde dünya genelinde 4. sıradayız. Her iki ürünün de ihracatında 3. sıradayız.
Ancak sektör olarak en büyük arzumuz böylesine bir üretim, tüketim, iç ve dış ticaret kültürümüz olan, sofralarımızın vazgeçilmezi ve şarkılarımızda yer alacak kadar bütünleştiğimiz bakliyatta ithal ürünler ile değil, 80'li yıllarda olduğu gibi lezzeti dünyaya yayılan yerli mahsuller ile hem iç tüketimin karşılanması hem de mevcut ihraç pazarlarının korunarak yeni pazarlara ulaşılmasıdır.
Ülkemizin doğru belirlenmiş, uzun vadeli ve dirayetle uygulanan politikalar ile geçmişte olduğu gibi 2,5 milyon ton üretim hacmine ulaşarak bunun yarısı kadar da ihracat yapacak potansiyeli ve sektörümüzün bu husustaki hazır kapasitesi bulunmaktadır.
Devletimizin üretim planlaması taslağı oluşturduğu bu günlerde beklentimiz, bakliyatın Kanada ve Amerika'da olduğu gibi stratejik ve özel ürün statüsünde ele alınması, bu doğrultuda 2,5 milyon ton üretim hacmine ulaşacak politikaların oluşturulmasıdır" dedi.